Arapça kursuna yeni başlayan öğrencilerin
klasik bir sorusu vardır.
-Hocam, bu (8 aylık) kursu bitirince Kur’an-ı Kerim’i
anlayacak mıyız?
Ben de onlara öğrendikleri bazı kelimeleri ve
yapıları, karşılarına çıkınca tanıyacaklarını ama tamamını anlayamayacaklarını
söylerim.
Onlarda hafif bir hayal kırıklığı olur ve niye anlayamayacaklarını kavrayamazlar.
Ben de onlara şöyle bir örnek veririm.
Diyelim ki “yazmak” fiilini öğrendik. Bu fiilin kişi
sayısı ve cinsiyete göre 14 çekimi vardır. Bu 14 çekimden biri, karşımıza: geçmiş
zaman, şimdiki zaman, emir, gelecek zaman, cahdı mutlak, olumsuz gelecek, yasaklama
gibi türlü zamanlarda olumlu veya olumsuz kipte çıkabilir. Fiili, bu şekillerden
birine girdiği zaman tanıyabiliyorsak o cümleyi anlayabiliriz. Ama sadece fiili
tanımamız yetmez. Cümlenin diğer kelimelerinin de hepsinin anlamlarını biliyor
olmalıyız.
Sûrenin iniş sebebini, cümlede geçen edebi sanatların anlamını
bilmek, mecazi ifadeleri tanımak da gereklidir. Cümlenin öncesi ve sonrası da
anlamı belirleyicidir. Dolayısıyla sadece kuru kuruya cümleyi çevirsek bile
asıl anlamını kavrayamayabiliriz.
Yaklaşık 93 yıl önce yazılmış İstiklal marşımızdan
bir mısrayı sokaktaki vatandaşa sorsak, manasını bilemez.
Peygamberimizin ölümünden bugüne yıllar geçmiş. Tabi ki Kur’anda da anlayamayacağımız ifade tarzları olacaktır.
O yüzden yarım yamalak bilgimizle Kur’an ayetlerine
anlam vermeye çalışıp hataya düşmektense, güvenilir bir tefsir kitabı okumalıyız.
(örn: İbni Kesir’in tefsiri gibi) (internetten
indirmek mümkün)
Sahurda tv kanallarında sahur programlarını izlerken
Cevat Akşit Hoca’ya rast geldim. Tam da bu konudan bahsediyor. Suudi
Arabistanlı bir kişiyle arasında geçen diyalogu anlatıyor.
Bakalım bir arap vatandaş, kendi anadili Arapça
olmasına rağmen Kur’an’ı Kerim’i okuyunca anlayabiliyor mu?
Videoyu izlemek için lütfen linki tıklayın:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder