Bu yazının 1. ve 2. bölümünü okumak için tıklayın:
Maalesef Arapça branşına salonda sadece bu kadar yer ayrılmış.
Özlü sözler:
Serginin ana teması Çanakkale savaşı olduğu için, Arapça branşında da bu konu ile ilgili bir çalışma yapılmış.
Edincikli Mehmet Er’in hatırası Arapça olarak yazılmış. Keşke yanlarına ne olduğunu açıklayan bir yazı ve Türkçesi de konsaydı. Çünkü bu haliyle ne olduğunu sergiyi gezenler hiç anlamıyor.
Üstteki fotoğrafta anlatılan olay:
Kaynak: Celal Bayar Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin hazırladığı Çanakkale adlı kitapçıktan
“Edincikli Mehmet Er'in bir top mermisinin parçaladığı kolundan kanlar içerisinde bir et parçası sarkmaktadır. Yalvarırcasına:
"Komutanım ne olur şu kolumu kes!"
Sağ eliyle yakaladığı ve tuttuğu sarkık kola bakan Teğmen donmuştur. Edincikli Mehmet Er tok ve emin sesi ile tekrarlar:
"Allah Aşkına, Allah Rızası için kes şu kolumu!!!"
Bu ilahi cümleleri emir gibi işiten Teğmen Saip, bıçağı kola kola vurur. Gık bile dememiştir Edincikli Mehmet. Bir sağ elindeki kola, bir ileride Allah! Allah! nidaları arasında çarpışan erlere bakar ve kolu fırlatır: "Bu kol vatana feda olsun," der. Yerdeki et parçalarından başını kaldıran Teğmen'in karşısında kimse yoktur.Çünkü, Edincikli, Hakla alış verişe başlayınca herşeyi, acıyı, özlemleri unutuyor, rahmet deryalarında, tecelli dalgalarında yıkanıp arınırken, kolunun fani bedenden ayrılma işlemini duymuyordu.O ateş, o yangın fakat getirilmez feryatlar içinde, Edincikli bu cehennemi ateş altında kendinden geçti.Bir avuç istek ve özlem halinde yandı, tüttü.
Edincikli Mehmet, çoktan kolunun öcünü almak için vatan için Allah için hücum saflarına katılmıştı. Alayların içine karışır, teke tek vuruşur.Onu durdurmak mümkün değil artık, yine harikalar gösterir, bire bir dövüşür, bire on dövüşür, bire yüz dövüşür... Allah'ın yardımıyla haklamadığı kafir kalmaz. Ama kaderden kaçılmaz ki! Kolunun kopmasıyla kaybettiği kan onu halsiz düşürmeye başlamış Edincikli’ye şimdi de şehitlik mertebesi ekleniyordu.Güzel yüzü soldu, sarardı, canı teninden süzüldü...Gözü dünyaya kapandı..."
Teğmen SAİP
Çanakkale Savaşlarından
12. Alay 1. Bölük Komutanı
KINALI HASAN’ın hikayesi:
Üstteki fotoğrafta anlatılan olay:
KINALI HASAN
Yüzbaşı Sırrı Bey, ikindi vakti yeni gelen eratı teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçının bir tarafının kınalanmış olduğunu görür ve takılır: “Hiç erkek kınalanır mı? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kınalamıştı komutanım” der ve sebebini bilmediğini ilave eder. Komutanın isteği üzerine anasına haber salar, “Niye benim saçımı kınaladın?” Gelen cevâbî mektupta şunlar yazar:
“Ey gözümün nuru Hasan’ım,
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın... Ben, senin anan isem. Beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor...Sen bu ailenin seçilmiş kurbanısın...Hasan’ım, söyle zabit efendiye... Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır... Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım. Onun için saçını kınalamıştım...El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın.Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır. Gözlerinden öperim...
Anan - Hatice”
Enes Balı hocayı, kendisinin hazırlayıp facebookta
paylaştığı renkli Arapça materyallerle tanıyoruz. Onun da bir çalışması sergiye
konmuş.
Aşağıdaki fotoğrafta يحْيَى
حوا ve
عبد السلام حوا’nın “Bütün hayatım Allah içindir حياتي
كلها لله” adlı ilahisinin
Arapça sözleri var.
İlahiyi bu linkten dinleyebilirsiniz.
Necip Fazıl da sergide:
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder