10 Temmuz 2012 Salı

SALAT-I TEFRİCİYE VE ANLAMI




Allâhumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammed’in-illezî tenhallu bihi’l-ukadu ve tenfericu bihi’l-kurabu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tunâlu bihi’r-regâibu ve husnul-havâtimi ve yusteska’l-gamâmu bi vechihi’l-kerîm ve alâ âlihî ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma’lûmin lek. 

Allahım ! Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’un hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.


(Duanın üstteki çevirisi internetten alınmıştır)

1.


اَللَّهُمَّ  صَلِّ صَلَاةً  كَامِلَةً

Allâhumme salli salâten kâmileten

Allahım ! [Efendimiz Muhammed'e (sav) ] kusursuz bir salât et .  (Onu iyiliklerle kuşat, ona merhamet et)




Ey Allahım

Allâhumme

اَللَّهُمَّ   

Allah (birisini) iyiliklerle kuşattı, merhamet etti
(Kaynak: Dağarcık yayınları sözlüğü)

Sallâ alâ

صَلَّى عَلَى

İyiliklerle kuşat, merhamet et !

Salli  alâ

صَلِّ عَلَى

Namaz, dua, (Allah’ın) rahmeti, bereketi (Kaynak: Dağarcık yayınları sözlüğü)

Salât

صَلَاة

Tam, eksiksiz, hakiki, gerçek, bütün

Kâmile

كَامِلَة


1. Diyanet İşleri Başkanlığı, (Kuran Yolu  Türkçe Meal ve Tefsir 4. Cilt, sayfa 359) de, Ahzab suresi 56. Ayette geçen Salat kelimesi açıklanırken, müminlerin Peygamber’e salatı, ona dua etmeleri, onu övgü ve hayırla anmalarıdır. Kendisine, “Selamın nasıl verileceğini anladık, sana salat nasıl olacak? diye sorulduğunda, Rasulullah namazların oturuşlarında okuduğumuz salavat-ı şerife’yi öğretmiş, (Bana böyle salat edersiniz) demiştir. Sahih kaynaklarda meleklerin salatı da: dua, övgü ve tebrik olarak açıklanmıştır.( Buhari, “Tefsir”, 33/10).
Allah’ın bir kuluna salatı şüphe yok ki büyük bir iltifat, şeref, lütuf ve rahmetti. Ancak bunun mahiyet ve keyfiyetini bilmek mümkün değildir. Kaynaklarda bu açıdan salat, rahmet ve övgü şeklinde tanımlanmıştır. 43. Ayette Allah’ın müminlere rahmetiyle lütuflarda bulunduğu, meleklerin de onlara dua ettikleri salat kelimesiyle zikredilmiş, hemen arkasından da bu salatın doğurduğu sonuç açıklanmıştır: İnsanı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak. Şu halde Allah’ın salatı yalnızca övgü ve rahmetle sınırlı değildir, ona mazhar olanların gözlerini ve gönüllerini hakikate açan bir tecellidir.

2. Ahmet Davudoğlu Kuran-ı kerim ve izahlı meali, sayfa: 427:
Dipnotta verilen bilgi: Allah’ın salat etmesi: rahmetine mazhar kılması, meleklerin salat etmesi ise mağfiret dileğinde bulunmasıdır.



2.

وَ سَلِّمْ   سَلَامًا  تَامًّا عَلَى سَيِّدِنَا  مُحَمَّدِ الَّذِي تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ

Ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ  Muhammedin’illezî tenhallu bihi’l-ukadu

Efendimiz Muhammed’e mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür.



Selam verdi, Peygambere selam salat getirdi, zarardan korudu, himaye etti

Selleme alâ

سَلَّمَ عَلَى

Selam ver, Peygambere selam salat getir, zarardan koru !

Sellim

سَلِّمْ

Esenlik, barış, güven selamet

Selâm

سَلَام

Tam, tamam, eksiksiz

Tâmm

تَامّ

Üzerine, -e, -a

Alâ

عَلَى 

Efendimiz

Seyyidunâ

سَيِّدُنَا

-dığı, -en, -an

Ellezî

الَّذِي

(Düğüm) çözüldü, (problem) halloldu

İnhalle

اِنْحَلَّ

(Düğüm) çözülür, (problem) hallolur

Yenhallu

يَنْحَلُّ

Onunla, onun sayesinde

Bihî

بِهِ

Düğüm

Ukde

عُقْدَةٌ

Düğümler

El-ukad

اَلْعُقَدُ



3.

وَ تَنْفَرِجُ  بِهِ  الْكُرَبُ

Ve tenfericu bihi’l-kurabu

Sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır.



Yarıldı, açıldı;
(buhran, kriz, bunalım) atlatıldı;
(üzüntü, tasa) açıldı, dağıldı                 (mazi)              

İnferace

اِنْفَرَجَ

Yarılır, açılır;
(buhran, kriz, bunalım) atlatılır;
(üzüntü, tasa) açılır, dağılır                  (muzari)

Yenfericu

يَنْفَرِجُ

Onunla, onun sayesinde

Bihî

بِهِ

Hüzün, tasa, keder, üzüntü, endişe, acı, ızdırap

Kurbe

كُرْبَةٌ

Üstteki kelimenin çoğuludur. (Hüzünler vs)

El-kurab

اَلْكُرَبُ



4.

وَ تُقْضَى  بِهِ الْحَوَائِجُ

Ve tukdâ bihi’l-havâicu

Hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir.



Yerine getirdi                        (mazi fiil)

Kadâ

قَضَى

Yerine getirir              (muzari malum fiil)

Yakdî

يَقْضِي

Yerine getirilir           (muzari meçhul fiil)

Yukdâ

يُقْضَى

Onunla, onun sayesinde

Bihî

بِهِ

İhtiyaç

Hâce

حَاجَةٌ

İhtiyaçlar

El-havâic

اَلْحَوَائِجُ


5.

وَ تُنَالُ  بِهِ  الرَّغَائِبُ

Ve tunâlu bihi’r-regâibu

Maksatlara  O’nun hürmetine ulaşılır.



Elde etti, kazandı, erişti                 (mazi fiil)

Nâle

نَالَ

Elde ediyor, kazanıyor, erişiyor
(muzari malum fiil)

Yenâlu

يَنَالُ

Elde ediliyor, kazanılıyor, erişiliyor
(muzari meçhul fiil)

Yunâlu

يُنَالُ

Onunla, onun sayesinde

Bihî

بِهِ

İstenen şey, istek, dilek, arzu

Ragîbe

رَغِيبَة

İstenen şeyler, istekler, dilekler, arzular

Er-regâib

الرَّغَائِبُ


6.

وَ حُسْنُ الْخَوَاتِمِ

Ve husnu’l-havâtimi

Ve güzel sonuçlar (O’nun hürmetine elde edilir).



Güzellik, hoşluk, mükemmellik

Husn

حُسْن

Son söz

El-hâtime

اَلْخَاتِمَة

Son safha

El-havâtim

اَلْخَوَاتِم


7.

وَ يُسْتَسْقَى  الْغَمَامُ  بِوَجْهِهِ  الْكَرِيم

Ve yusteska’l-gamâmu bi vechihi’l-kerîm

O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir.



Yağmur duasına çıktı                  (mazi fiil)

İsteskâ

اِسْتَسْقَى

Yağmur duasına çıkar       (muzari malum fiil)

Yesteskî

يَسْتَسْقِي

Yağmur duasına çıkılır     (muzari meçhul fiil)

Yusteskâ

يُسْتَسْقَى

Bulut

El-gamâm

اَلْغَمَام

İle

Bi

بِ

Onun yüzü

Vechuhû

وَجْهُهُ

Asil, seçkin, şerefli, değerli

El-kerîm

اَلْكَرِيم


8.

وَ عَلَى  آلِهِ  وَ صَحْبِهِ  فِي  كُلِّ  لَمْحَةٍ  وَ نَفَسٍ  بِعَدَدِ  كُلِّ  مَعْلُومٍ  لَكَ

Ve alâ âlihî ve sahbihî fî kulli lemhatin ve nefesin bi adedi kulli mağlûmin lek.

Allah'ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.
(İyiliklerle kuşat, merhamet et)



Üzerine, -e, -a

Alâ

عَلَى

Aile, hısım, akrabalar, taraftarlar

Âl

آل

Onun ailesi(ne)

Âlihi

آلِهِ

Arkadaş, dost, taraftar

Sâhib

صَاحِبٌ

Arkadaşlar, dostlar, taraftarlar

Sahb

صَحْبٌ

Onun arkadaşları(na)

Sahbihî

صَحْبِهِ

İçinde, -de, -da


فِي

Her, bütün

Kullu

كُلُّ

Göz kırpma

Lemha

لَمْحَة

Nefes

Nefes

نَفَسٌ

Sayısınca, adedince

Bi adedi

بِعَدَدِ

Malum, bilinen

Mağlûm

مَعْلُوم

Sana

Leke

لَكَ