(Işığın açık olması – kapalı olması) ifadeleri:
Işık
|
En-nûr
|
اَلنُّورُ
|
Aydınlatılan,
açık (ismi meful)
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
Kelimenin türediği fiil:
Parladı,
ışık saçtı, aydınlattı
(mazi)
|
Edâe
|
أَضَاءَ
|
Parlıyor,
ışık saçıyor, aydınlatıyor (muzari)
|
Yudîu
|
يُضِيءُ
|
Parlamak,
ışık saçmak, aydınlatmak (mastar)
|
İdâe
|
إِضَاءَة
|
Parlayan,
ışık saçan, aydınlatan (ismi
fâil)
|
Mudî’
|
مُضِيءٌ
|
Aydınlatılan, (ışığı) açık
(ismi meful)
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
Örnek cümleler:
1.
اُتْرُكْ نُورَ الْغُرْفَةِ مُضَاءً
|
Utruk
nûra’l-gurfeti mudâen.
|
Odanın
ışığını açık bırak.
|
Bırak
! Terk et ! (Bu
ifade erkeğe söylenir)
|
Utruk
|
اُتْرُكْ
|
Işık
|
En-nûr
|
اَلنُّورُ
|
Oda
|
El-gurfe
|
الْغُرْفَة
|
Aydınlatılan,açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
2.
اَلنَّوْمُ
فِي غُرْفَةٍ مُضَاءَةٍ
ضَارٌّ بِصِحَّةِ الْاَطْفَالِ .
|
En-nevmu
fî gurfetin mudâetin dârrun bi sıhhati’l-etfâli.
|
Aydınlatılmış
(ışığı açık) odada uyumak çocukların sağlığına zararlıdır.
|
Uyku,
uyumak
|
En-nevm
|
اَلنَّوْمُ
|
-de,
-da, içinde
|
Fî
|
فِي
|
Oda
|
El-gurfe
|
الْغُرْفَة
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’e
|
مُضَاءَة
|
..-ya
zararlı
|
Dârr
bi…
|
ضَارٌّ بِ
|
Sıhhat,
sağlık
|
Sıhha(t)
|
صِحَّة
|
Çocuklar
|
El-etfâl
|
الْاَطْفَال
|
3.
En-nûru
mudâun fî gurfetihâ
|
Odasında
ışığı açık.
|
Işık
|
En-nûr
|
اَلنُّورُ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
-de,
-da, içinde
|
Fî
|
فِي
|
Onun
odası (Bir
bayanın odası kastediliyor)
|
Gurfetuhâ
|
غُرْفَتُهَا
|
4.
Tera’l-misbâha gayra mudâin.
|
Lambanın
(ışığın) kapalı olduğunu görüyorsun.
|
Görüyorsun,
görürsün
(Bu
ifade bir erkeğe söylenir)
|
Terâ
|
تَرَى
|
Lamba
|
El-misbâh
|
الْمِصْبَاحُ
|
Aydınlatılmamış,(ışığı)kapalı
|
Gayr
mudâ’
|
غَيْر مُضَاءٍ
|
5.
إِيَّاكَ
وَالنَّوْمَ فِيمَا يَكُونُ النُّورُ مُضَاءً فِي الْغُرْفَةِ
.
|
İyyâke
ve’n-nevm fîmâ yekûnu’n-nûru mudâen fi’l-gurfeti.
|
Işığın
açık olduğu odada uyumaktan sakın !
|
…-dan
kaçın, yapma, …-dan sakın
|
İyyâke
ve
|
إِيَّاكَ وَ
|
Uyumak
|
En-nevm
|
النَّوْم
|
-dığı
esnada, -dığı halde
|
Fîmâ
|
فِيمَا
|
Olur
|
Yekûnu
|
يَكُونُ
|
Işık
|
En-nûr
|
النُّورُ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
-de,
-da, içinde
|
Fî
|
فِي
|
Oda
|
El-gurfe
|
الْغُرْفَة
|
6.
لَقِيتُ
مِصْبَاحَ الْغُرْفَةِ مُضَاءً.
|
Lakîtu
misbâha’l-gurfeti mudâen.
|
Odanın
lambasını açık buldum.
|
Buldum
|
Lakîtu
|
لَقِيتُ
|
Lamba
|
El-misbâh
|
مِصْبَاح
|
Oda
|
El-gurfe
|
الْغُرْفَة
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
7.
اِذَا
كَانَ الْمِصْبَاحُ غَيْرَ مُضَاءٍ ....
|
İzâ
kâne’l-misbâhu gayra mudâin…
|
Lamba
açık değilse…..
|
Eğer…-se
|
İzâ
kâne
|
اِذَا كَانَ
|
Lamba
|
El-misbâh
|
مِصْبَاح
|
Aydınlatılmamış,(ışığı)kapalı
|
Gayr
mudâ’
|
غَيْر مُضَاءٍ
|
8.
قَدْ
يُصِرُّ اَحَدُ الطَّرَفَيْنِ عَلَى تَرْكِ نُورِ الْحُجْرَةِ مُضَاءً بَيْنَمَا الطَّرَفُ الْآَخَرُ لَا يُحِبُّ
ذَلِكَ
|
Kad
yusirru ehadu’t-tarafeyni alâ terki nûri’l-hucrati mudâen
beynema’t-tarafu’l-âharu lâ yuhibbu zâlike.
|
Diğer
taraf (diğer kişi), onu: (ışığın açık
bırakılmasını) sevmezken, taraflardan biri odanın ışığının açık
bırakılmasında ısrar edebilir.
|
..-da
ısrar edebilir
|
Kad
yusirru alâ
|
قَدْ يُصِرُّ عَلَى
|
Taraflardan
biri
|
Ehadu’t-tarafeyn
|
اَحَدُ الطَّرَفَيْنِ
|
Terk
etmek, bırakmak
|
Terk
|
تَرْك
|
Odanın
ışığı
|
Nûru’l-hucra
|
نُورُ الْحُجْرَةِ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
İken,
-dığı sırada
|
Beynemâ
|
بَيْنَمَا
|
Diğer
taraf
|
Et-tarafu’l-âhar
|
الطَّرَفُ الْآَخَرُ
|
Sevmez
|
Lâ
yuhibbu
|
لَا يُحِبُّ
|
O,
onu
|
Zâlike
|
ذَلِكَ
|
9.
هَلْ
تَسْتَطِيعُ النَّوْمَ وَالنُّور مُضَاء
؟
|
Hel
testetîğu’n-nevme ve’n-nûr mudâ?
|
Işık
açıkken uyuyabilir misin?
(erkeğe
soruluyor)
|
-mı?
|
Hel
|
هَلْ
|
-ebilirsin
|
Testatîğu
|
تَسْتَطِيعُ
|
Uyumak
|
En-nevm
|
النَّوْم
|
Işık
|
En-nûr
|
النُّور
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاء
|
10.
تَأَكَّدْ
مِنْ اَنَّ الْمَمَرَّ مُضَاءٌ بِصُورَةٍ
جَيِّدَةٍ .
|
Te’ekked
min enne’l-memarra mudâun bi sûratin ceyyidetin.
|
Koridorun
iyi bir şekilde aydınlatıldığından emin ol!
|
…-dan
emin ol.
(Bu
cümle bir erkeğe söyleniyor)
|
Te’ekked
min
|
تَأَكَّدْ مِنْ
|
-dığı
|
Enne
|
اَنَّ
|
Koridor
|
El-memarr
|
الْمَمَرُّ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|
İyi
bir şekilde
|
Bi
sûratin ceyyidetin
|
بِصُورَةٍ جَيِّدَةٍ
|
11.
أَلْقَى
نَظْرَةً أَخِيرَةً عَلَى مَظْهَرِهِ قَبْلَ
أَنْ يَخْرُجَ ، تَارِكًا مِصْبَاحَ الْغُرْفَةِ
مُضَاءً
كَعَادَتِهِ .!
|
Elkâ
nazraten ehîraten alâ mazharihî kable en yahruce, târiken misbâha’l-gurfeti
mudâen ke âdetihi.
|
Âdeti
olduğu üzere odanın ışığını açık bırakarak, çıkmadan önce kendi görünüşüne
son bir bakış attı.
|
Bakış
attı
|
Elkâ
nazraten
|
أَلْقَى نَظْرَةً
|
Son
|
Ehîraten
|
أَخِيرَةً
|
-e,
üzerine
|
Alâ
|
عَلَى
|
Onun
görünüşü
(Bir erkekten bahsediliyor)
|
Mazharuhû
|
مَظْهَرُهُ
|
Çıkmadan
önce
|
Kable
en yahruce
|
أَنْ يَخْرُجَ قَبْلَ
|
Terk
ederek, bırakarak
|
Târiken
|
تَارِكًا
|
Odanın
lambası
|
Misbâhu’l-gurfe
|
مِصْبَاحُ الْغُرْفَةِ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاء
|
Âdeti
olduğu üzere
(Bir
erkekten bahsediliyor)
|
Ke
âdetihî
|
كَعَادَتِهِ .!
|
12.
كُنْتُ
أَنَامُ وَ النُّور مُضَاء
|
Kuntu
enâmu ve’n-nûr mudâ.
|
Işık
açık uyuyordum.
|
İdim
|
Kuntu
|
كُنْتُ
|
Uyuyor
|
Enâmu
|
أَنَامُ
|
Işık
|
En-nûr
|
النُّورُ
|
Aydınlatılan,(ışığı)açık
|
Mudâ’
|
مُضَاءٌ
|