“Şu dünyada benim tek mirasım öğrencilerimdir” diyen
bu adamın mirasıyım ben.
Bana ilk Arapçayı öğreten, Arapça öğretmeni olmama
sebep olan canım hocam Hacı Ömer Şahin:
1. bölüm
2. bölüm
Hayatı:
Aşağıdaki yazı
Adresinden alınmıştır:
Hacı Ömer ŞAHİN
Öğrencilik yılları, imam hatip hikayesi ve okuma olanakları: Öğrencilik yılları, imam hatip hikayesi ve okuma
olanakları:
Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Oluktaş
köyünde doğdu. Din eğitimini imam olan babasından aldı. 12-13 yaşlarında
Şarkışla’ya gelerek Arapça eğitimine başladı.
Kader ya, kendinden önce Arap ülkelerine okumaya
giden arkadaşları vardı. O duyguyla 2 arkadaş olmak üzere Şam’a okumaya gitti.
Gidişler çok zor olduğu için pasaport falan yoktu. Okuma imkanı ise yok
denilecek kadar azdı. Zor şartlar altında Şam’a kadar gitmeyi başardı. Şam’da
meşhur olan , ayrıca İmam-ı Nevevi’nin okuduğu ve okuttuğu “Eminiye”
medresesinde 5 yıl okudu. Şam’da İlköğretim bölümünü tamamladı. Dersleri Arapça
görüyordu. Şam’da belirli bir eğitim aldıktan sonra “El Ezher”
Üniversitesinde okuma şansı doğdu. 1967’de oraya gitti. O zamanlar El-Ezher’in
lise bölümü vardı ve 4 yıl boyunca orada lise okudu. Liseden fıkıh derslerine
daha çok ilgisi olduğundan dolayı El -Ezher Ünivesitesi’nin İslam ve Medeni
Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı. Buradan Mezun olduktan sonra 1 sene master
eğitimi aldı ve Türkiye’ye geri döndü.
1977 de yurda döndüğünün ilk ayı Kayseri
Develi İHL de göreve başladı. Daha sonra vatani görevini yapmak üzere askere
gitti. 1979 da askerlik bittikten sonra Zeytinburnu İHL de fıkıh ve tefsir
derslerine girdi. 1980-1981 de Kadıköy İHL ne tayini çıktı. Kadıköy İmam Hatip
Lisesi’nde girdiği ilk sınıf olan 10/A ‘yı hiç unutmamış hocamız. Dile kolay
tam 22 yıl boyunca yani 1980-2002 yılları. O’nun deyimiyle “ibadet amaçlı, seve
seve” görev yapmış Hacı Ömer hocamız. Mesleğini, görevini ve öğrencilerini çok
sevdiğini söylüyor.”Yoruldum” sözcüğünü ise hayat Boyunca hiç
kullanmamış. Bildiği her şeyi öğrencilerine tamamıyla aktaran hocamız, tüm
öğretmenlerden de bunu yapmalarını istiyor. İmanın şartlarından olan kadere
eksiksiz inanan hocamız 2002 yılının sonunda başörtüsü olaylarından dolayı
Kadıköy İ.H.L’ den Maltepe Nezahat Arslan İ.Ö.O ‘na sürgün edildi. Sürgün
sebebi sınıfa gelen bir müfettişe “ders yapmak için buradayım”
demesiydi.
Kadıköy’den sürgün edilen 26 hocamızdan biriydi. Ama bunu asla bir üzüntü
olarak görmüyor ve şeref olduğunu söylüyor bizlere. Yıllardı İmam
Hatip camiasının içinde bulunan hocamıza, neslin iyi yöne doğru mu gidip
gitmediğini sorduğumuzda;
Peygamberimizin “Ümitsiz bir hayat olmaz, olamaz da” sözünü
hatırlatarak imam hatiplinin toplumun mayası , özü, tadı ve tuzu olduğunu
vurguluyor. Çünkü hem dini hem de müspet ilimlerle yetişmenin çok büyük bir
avantaj olduğunu söylüyor. Ama geçmişten bu yıla gelindiğinde durumun pek iç
açıcı olmadığını gerekçesinin de, eskiden imam hatiplere öğrencilerin sınavla
girdiğini ve o yılların “altın” dönem olduğunu söylüyor. Ondan sonraki dönemde
ise Bakanlığın uyguladığı kredili sistemi kimsenin bilmemesinden dolayı bir
çöküntünün olduğunu belirtiyor. Bu döneme ise “gümüş” dönem diyor. Ne zaman ki
imam hatipli öğrencilerin puanları, hakları, hukukları ellerinden alındı, o
zaman velilerin kaliteli öğrencileri bu okullardan aldığını ve göndermediğini
söylüyor. Okulların boş kalmaması için gösterilen müsamahaların ise ister
istemez bir kalite düşüşüne neden olduğunun altını çiziyor. Bütün bunlar
karşılaştırıldığında şimdiki öğrencilerin daha aşağı seviyede olduğunu
gösteriyor.
İmam hatiplinin en büyük artısını sorduğumuzda ise; “Güven sağlaması,
doğruluk ve dürüstlükleridir” cevabını veriyor. İmam Hatiplinin haramı,
helali bildiğini, ayrıca vatanını milletini, dinini seven bir nesil olduğunu
söylüyor hocamız. Bundan dolayı da toplumun mutlaka İmam Hatipliye ihtiyacı
olacağını savunuyor. Toplumun doktora, mühendise, uzmanlara ihtiyacı olduğu
kadar dini sahada bilgili insanlara da ihtiyacı da vardır diyor. Üniversite
probleminden dolayı oluşan karamsarlığın ise zihinlerden silinmesi gerektiğini
1 yerine 10 çalışılırsa yine üniversite kazanılacağını söylüyor. Yıpranmadan
bıkmadan mutlaka okumaktan yana hocamız. Hele ki kendi dönemiyle bizim şu anda
ki dönemimizin karşılaştırılmasının imkânsız olduğunu söylüyor. Kendisinin o
şartlarda üniversite okuduğunu ve Allah’ın devamlı yanımızda olacağından şüphe
duyulmamasını istiyor.”İyi okuyun, iyi öğrenin ve öğrendiklerinizi de yaşayın.”
Diyor sayın hocamız.
Enise Sema Hanım, Allah sizden razı olsun.
YanıtlaSilجزاك الله خيرا
Merhaba, Enise Hanim,
YanıtlaSilHalen Arapça dersi veriyor musunuz?
Mümkünse, arapçamı ilerletmek istiyorum.
Devam eden on-line dersleriniz varsa, katılmak isterim.
Mail atarsanız görüşelim: araphocam@gmail.com
Sil