Bugün size Birleşik Arap Emirlikleri’nde
kullanılan bir deyimden bahsedeceğim.
Bu deyim, Şemme isimli bir kızın
erkek kardeşinden bahseden bir hikayeden çıkmış.
Hikayeye konu olan olay, hicri 1204,
miladi 1700’lü yıllarda geçiyor.
“Beni Halid Kabilesinin biri
sahâbeden Hâlid b. Velîd’e, diğeri onun kardeşiyle amcazadelerine dayanan iki
önemli kolu vardır ve bunlar uzun yıllardan beri Basra körfezinin Lahsâ (Ahsâ)
diye bilinen bölgesinde yaşamaktadır. Lahsâ bölgesi, IX. yüzyılın başlarına
kadar Hâlid b. Velîd’in amcazadelerinin idaresi altında kalmış, bu tarihten
sonra idare, soyu Hâlid b. Velîd’e dayanan ve Âl-i Urey‘ir diye şöhret bulan
sülâleye intikal etmiştir.”[1]
Duveyhis bin Urey‘ir ile dayısı
Abdülmuhsin bin Serdah, Zeyd b. Urey‘ir tarafından yenilgiye uğrarlar. Yanlarında
Âl-i Hamîd’den kişilerle beraber Irak’ın güneyindeki el-Mecerre isimli bölgeye
doğru giderler. Irak sınırına girince yol kenarında oturup ağlayan bir genç kız
görürler. Niye ağladığını sorarlar. Kız onlara kendisinin yetim olduğunu,
ailesinin kim olduğunu bile bilmediğini, köyden bir ailenin kendisini
yetiştirip evlendirdiğini ama kocasının ve onun ailesinin kendisine kötü
davranıp çok çalıştırdıklarını, bazen dövdüklerini, bazen de evden kovduklarını
söyler.
Abdulmuhsin ona adını sorar. Kız,
adının Şemme olduğunu söyler.
Abdulmuhsin: Ailene git ve bizi
uzaktan gördüğünde, çığlık at. Onlara kardeşlerin olduğumuzu ve seni ziyarete
geldiğimizi söyle, der.
Kız, onun dediğini yapar. Gelenlerin
kılık kıyafetlerinden nüfuz sahibi, önemli kişiler oldukları anlaşılmaktadır. Hem
kocası hem de köylüler şaşırır.
Abdulmuhsin, Şemma’nın kocasına: “Onu
boşa, Şemme’nin bizimle gelmesini istiyoruz, onu yeterince aşağıladın” der.
Kocası yalvarır.
Abdulmuhsin ona: “Onu bir şartla
senin yanında bırakırız. Onu aşağılamaz ve gücünün üstünde çalıştırmazsan… Aksi
takdirde, bir dahaki sefere geleceğiz ve hanenizden hiç kimseyi sağ bırakmayacağız”
der. Kocası bu şartı kabul eder.
Bu arada köyde bir olay olur. Bir
grup hırsız, köydeki bir evi soyar, koyunlarını götürür ama köylüler bir şey
yapmaz. Abdulmuhsin onlara karşı
çıkmamalarının sebebini sorar. Köylüler de hırsızlardan korktuklarını, onlara
karşı gelince köylülerden birkaç kişiyi öldürdüklerini söylerler.
Abdulmuhsin sinirlenir, ayağa kalkar ve en yüksek sesiyle (Ben Şemma’nın
kardeşiyim) diye böbürlenir.
Âl-i Hamîd’den kişiler de, onun arkasından ayağa
kalkarak (Biz, Şemma’nın kardeşleriyiz) diye böbürlenirler.
Abdulmuhsin ve arkadaşları
hırsızları yakalar öldürür ve koyunları sahibine verirler. Köy halkı ve Şemma’nın
kocası olanları izler. Sonra Abdulmuhsin ve grubu yollarına devam ederler. Bu
olaydan sonra, hayatının geri kalanında Şemma’ya köyde saygıyla davranılır.[2]
İşte (Ben Şemme’nin kardeşiyim / Biz
Şemme’nin kardeşleriyiz) diye kullanılan deyim bu şekilde ortaya çıkmış. Yani
bir erkeği, gücü ya da ailesine duyduğu sevgi için överken (Ehu Şemme) deniyor.
Şemme’nin erkek kardeşi/ağabeyi
|
Ehû Şemme
|
أَخُو شَمَّة
|
Şemme’nin kardeşleri
|
İhvânu Şemme
|
إِخْوَانُ
شَمَّة
|
Fotoğraf kaynağı (3)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder